Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler ve daha pek çok küresel örgüt dahi yoksulluğun tanımında anlaşamazken, AKP iktidarı buradaki kafa karışıklığını kullanıp “olağanüstü durum yok” diyebiliyor.

Özgür KARABAT
CHP PM Üyesi, İstanbul Milletvekili
İktidar tarafında yoksulluğu kabullenmeme öyle bir hâl aldı ki, akla aykırı ne argüman varsa artık kullanıyorlar. Enflasyonun kontrolden çıkmasıyla asgari ücrete ara zam gündeme geldi ve iktidarın yaklaşımı “Olağanüstü durum yok” şeklinde oldu.
Sahi, neydi bu olağanüstü durum?
Neye göre insanlar fakirleşir? Yoksulluğun bir derecesi var mıdır?
Durum öyle bir hale büründü ki iktidarın bu akla hakaret eden yaklaşımı maalesef toplumun geneline yayılmaya başladı. “Kriz varsa bu trafik ne”, “AVM’ler, restoranlar ağzına kadar dolu” gibi sözleri hepimiz duyuyoruz.
Sonuçta AKP ülkeye “yoksullukta görecelik” kavramını getirdi.
Peki, tartıştığımız konu ne?
TÜİK yıllık enflasyonu yüzde 61.14, Enflasyon Araştırma Grubu (ENAGrup) ise yüzde 142.63 şeklinde açıkladı.
Asgari ücret 4 bin 253 TL. TÜRK-İŞ araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de açlık sınırı 4 bin 928, yoksulluk sınırı ise 16 bin 52 TL.
Ama iktidar olağanüstü durum görmüyor, toplum da caddelerde arabalar var diye halen nasıl felakete sürüklendiğinin farkında değil.
Yoksulluğu karnının doyduğu ve dışarıda dolaştığı ölçütte yorumlayanlar işin sadece ekonomik boyutuna bakıyor. Cebine hiç para girmese ve aç kalırsa yoksul olduğunu varsayacak olanlar sosyal hayat, insan hakları, eğitim, sağlık ve çevre gibi konularda nasıl yoksulluğa sürüklendiğini neden sorgulamıyor, şaşıyorum doğrusu… Elbette bu kafa karışıklığında hükümetin kara propagandasının rolü büyük, belki biz de muhalefet olarak bunu yeterince halka anlatamadık. Ancak bu anlayış bir önce son bulmazsa gelecek kuşakları da etkileyecek bir iktisadi krize savrulacağız.
*
İşte “yoksullukta görecelik” dediğim durum da tam bu noktada karşımıza çıkıyor. Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler ve daha pek çok küresel örgüt dahi yoksulluğun tanımında anlaşamazken, AKP iktidarı buradaki kafa karışıklığını kullanıp “olağanüstü durum yok” diyebiliyor.
İstatistiklere her yansıyan, hayatın tüm gerçekliğini tam olarak yansıtmıyor. Gıda enflasyonu TÜİK’e göre yüzde 70. Ancak insanların nasıl beslendiği muamma. Günlük protein ihtiyacı ne ölçüde karşılanıyor, vitaminli ve mineralli gıdalara ulaşılabiliyor mu, bunların konuşulması gerekiyor. Yoksa mikrofonu uzattığınız kişi “çok şükür karnımız doyuyor” deyip geçiyor…
İnsani yaşam koşullarının ötesinde uzun saatler çalışılıyor. İşini kaybetme endişesi ise insanların iş hayatında yaşadığı mobbinglere sessiz kalmasına neden oluyor.
Köle sistemine evrilmiş bir çalışma hayatı söz konusu. Sorarsanız “olağanüstü bir durum yok” cevabını alırsınız. Çünkü insanların “çok şükür” işleri var.
*
Yüzde 12’ye saplanmış bir işsizlik rakamının yanı sıra, iş kollarına dağılıma da bakmak gerekiyor. Çalışanların yüzde 55’i hizmet sektöründe istihdam ediliyor. Bu veri bile insanların karın tokluğuna nasıl bir hayata mahkûm edildiğini net bir şekilde gözler önüne seriyor.
Video haberler için YouTube kanalımıza abone olun