Türkiye-Rusya ilişkilerinin son 10 yılı kırılma ve dönüm noktalarıyla dolu. 2015 yılında Türkiye’nin Rusya’ya ait bir savaş uçağını “hava sahasını ihlal ettiği” gerekçesiyle vurması, 2016’da Rus Büyükelçi Andrey Karlov’un suikasta uğraması, 2019’da S-400 hava savunma sistemlerinin alınması, 2020’de 34 Türk askerinin İdlib’de Suriye ve Rus uçakları tarafından şehit edilmesi… Moskova’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya yönelik topyekun işgal girişimini başlatması, Ankara’yı yeni bir seçimle karşı karşıya bıraktı. Türkiye, Ukrayna’ya yapılanı 2014’te Kırım’ın ilhakında aldığı tavıra uygun olarak işgal diye nitelendirdi, çözüm masasında rol almaya çalıştı, ancak neredeyse tüm NATO müttefiklerinin yaptığının aksine Moskova ile ilişkilerini kesmedi; ateşkes için temasın gerekliliğini savundu. Batı başkentleri zaman zaman perde arkasında bu kanalın açık kalmasının faydalı olduğuna dair sinyal verse de, siyasi ve ticari ilişkilerin olumlu seyretmesi Türkiye’nin geleneksel müttefiklerinde rahatsızlık yarattı.
Türkiye’nin izole edilen Rusya’nın yanında durması, ilişkilerin “çok iyi” durumda olduğu düşüncesini akıllara getirse de, son zamanlarda iki ülkenin ilişkilerinin sırtındaki yük artıyor.
ABD-Türkiye arasında buzlar az da olsa eriyor
Türk dış politikasının son zamanlarda en büyük gündemlerinden biri İsveç’in NATO üyeliğiydi. Bu Türkiye ile İsveç arasındaki bir gündem iken, ABD’nin Ankara’nın talep ettiği F-16 satışını İsveç’in NATO üyeliğine onay verilmesine bağlaması, Washington-Ankara hattında ayrı bir gündem yarattı. Biden yönetimi, satışı kendilerinin desteklediğini ama NATO üyeliğine yeşil ışık gelmeden Kongre’den satışa itiraz gelebileceğini ifade ederek topu kendinden uzaklaştırdı.
26 Ocak’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan onay verildikten sonra İsveç’in katılım protokolleri NATO’nun depozitör ülkesi ABD’ye uçuruldu. ABD Dışişleri Bakanlığı akabinde Kongre’ye Türkiye’ye F-16 savaş uçakları ve modernizasyon kiti satışı için resmi bildirimde bulundu. Kongre’den şu ana kadar satışa resmi bir itiraz gelmemesiyle, satış süreci de sorunsuz ilerleyecek gibi duruyor. Yani Türkiye ve ABD, uzun süre sonra önünde açık duran dosyalardan birini öyle ya da böyle kapatmayı başardı. Hemen bunun peşine ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Vekili ve Siyasi İşler Müsteşarı Victoria Nuland, 28 Ocak’ta Türkiye’ye geldi. Bu ilişkilerin iyileştiği anlamına gelmez, ama Ankara ile Washington arasındaki buzlar geçen aylara göre kesinlikle daha da küçük.
Fidan ve Nuland
Öte yandan ABD ve Türkiye arasında çok sayıda problem sürüyor. Başlı başına ABD yönetiminin İsveç’in katılım protokolleri kendilerine teslim edilmeden F-16 konusunda adım atmayı reddetmesi bile iki ülke arasındaki güven krizinin boyutunu gösteriyor. Türkiye, terör örgütü olarak nitelediği SDG ile ABD arasında Kuzey Suriye’de yıllardır devam eden işbirliğinden çok rahatsız. Biden yönetimi, sıkça Türkiye’de iktidarın insan hakları sicilini eleştiriyor. Orta Doğu ziyaretlerinde Türkiye sıklıkla dışarıda bırakılıyor.
Türkiye ile ABD’nin yakınlaşıyor olması, Rusya için rahatsız edici bir haber. ABD ile Türkiye’nin arasına giren mesafeden en çok faydalanan ülkelerin başında Rusya yer alıyor. S-400 hava savunma sistemlerinin satışında Rusya’nın gösterdiği büyük çabada, Türkiye’nin S-400 almasının ABD-Türkiye ilişkilerine vuracağı darbenin de şüphesiz büyük rolü var.
Türkiye ile ABD arasındaki bu ufak yakınlaşma yaşanırken, bir anda basına Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 12 Şubat’ta Türkiye’ye geleceği haberinin yansıması büyük sürpriz değildi. Putin, bir hasar kontrolü, bir kendini hatırlatma girişiminde bulunmak istemiş olabilir. Fakat bu ziyaret “sürpriz” bir şekilde ertelendi.
Putin’in ertelenen ziyareti
Putin’in Türkiye ziyareti sadece Türkiye ve Rusya için değil, dünyanın birçok başkenti için önemli bir gündemdi. Öncelikle Türkiye, Batı başkentleriyle yaşadığı sorunlara rağmen NATO üyeliği sebebiyle hâlâ Batı’ya kurumsal olarak bağlı. Putin’in Türkiye ziyareti, savaşın başlamasından bu yana bir NATO ülkesine yapacağı ilk ziyaret olacaktı.
Öte yandan ziyaret Türkiye’nin izlediği denge politikası açısından da önem taşıyordu. ABD ile yakınlaşmaya karşın, Erdoğan’ın Rusya hakkında vereceği mesajlar önem taşıyordu.
Putin, savaştan bu yana sık sık ülke dışına da çıkmıyor. Rus lider, son olarak aralık başında Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’a gitmişti. Türkiye ziyareti, Putin’in bu sene yapacağı ilk yurtdışı ziyareti olacaktı. Putin, özellikle Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin hakkında çıkardığı tutuklama kararının ardından ziyaretler konusunda oldukça temkinli davranıyor.
Ziyaret ne gerekçe ile hangi taraf tarafından ertelendi henüz bilmiyoruz.
Ziyaretin tarihi
14 Mayıs 2023 genel seçimleri öncesi Azerbaycan’ın yanı sıra Kremlin’in Erdoğan’a “destek” sinyali veren hamlelerde bulunması tartışma konusu olmuştu.
Geleneksel olarak bir ülkede seçim yaklaşırken yakın olduğu ülkeler seçim sonuçlarına ve demokratik sürece etki etmemek adına resmi ziyaretlerden kaçınırken, Rusya alışılmışın dışında adımlar attı. Putin, 14 Mayıs öncesi AKP’ye “siyasi puanlar” kazandıracak adımlar atmaktan kaçınmadı.
T24 Dış Politika Analisti Barçın Yinanç, Dış Politika’yla İçli Dışlı programında yaptığı değerlendirmede, ziyaretin neden ertelenmiş olabileceği ile ilgili tahminlerde bulunurken, “Moskova çok maksimalist taleplerde bulunmuş olabilir. Rusya, genel seçimlerde AK Parti iktidarına çok büyük jestlerde bulundu, çok önemli çiçekler attı. Gerçekten Türk ekonomisinin bu kadar zor durumda olduğu bir dönemde doğal gaz ödemelerinin ertelenmesi çok önemli bir jestti. Belki bunun karşılığında talepleri Türk tarafı çok fazla bulmuş olduğu için ziyaretin ertelenmiş olması ihtimaller dahilinde” dedi.
Rusya, seçime 4 gün kala 10 Mayıs’ta Rusya-Türkiye-İran ve Suriye arasında yapılan dışişleri bakanları toplantısına Moskova’da ev sahipliği yaptı. Bu toplantıda Türkiye ve Suriye dışişleri bakanları 2011’den bu yana ilk kez birlikte fotoğraf verdi.
10 Mayıs’ta, Reuters’a konuşan iki kaynak, Türkiye’nin Rusya’ya yapılacak 600 milyon dolarlık doğal gaz ödemesini 2024’e kadar ertelediğini açıkladı. Yinanç, bu ödemelerin 2024’te ne zaman yapılacağı ve ne faizle yapılacağının bilinmediğini vurguladı. Yine Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov 7 Nisan’da Türkiye’yi ziyaret etmiş, 27 Nisan’da da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) İlk Nükleer Yakıt Getirme Töreni’nde görüntülü bağlantı ile açıklamalarda bulunmuştu.
Akkuyu’ya ilk nükleer yakıtın geldiği 27 Nisan 2023’te Erdoğan ve Putin,
uzaktan bağlantıyla açıklamalarda bulundu
Putin’in ziyaretinin tarihinin basına 31 Mart yerel seçimlerine kısa süre kala, 12 Şubat olarak yansıması, akıllara “Rusya Erdoğan’a yine bir sürpriz yapar mı?” olasılığını da getirdi.
Ancak Rus basınına göre ertelenen ziyaret nisanda veya mayısta, yani seçimlerden sonra yapılacak. Bu tarihler özellikle mi böyle belirlendi bilmiyoruz, fakat iki veya üç aylık bir erteleme gündemde.
Ukrayna savaşı
Ankara, bütün girişimlerine rağmen Rusya’yı Temmuz ayında çıktığı Karadeniz Tahıl Anlaşması’na döndürmeyi başaramadı. Birleşmiş Milletler ve Türkiye’nin çabaları sonucunda imzalanan anlaşma, Ukrayna limanlarında mahsur kalan milyonlarca ton tahılın ihtiyaç sahibi ülkelere taşınmasını sağlıyordu. Bunun ötesinde, Türkiye’nin son yıllarda diplomasi arenasında elde ettiği en önemli başarılardan biriydi.
Erdoğan, Putin’in bu ziyaretinde de yüksek ihtimalle anlaşmaya dönüşü gündeme getirecekti. Çünkü bunun sağlanması Erdoğan’a yerel seçim öncesi ülke içinde de puan kazandırabilir, tabanındaki “dünya lideri” imajını perçinleyebilirdi.
T24 yazarı ve Rusya uzmanı Hakan Aksay da T24’te yaptığı Kuzey Raporu programında, Erdoğan’ın Putin’e Çin’in yaptığı gibi Ukrayna’daki savaşı bitirmek için bir savaş planı önerisi sunup sunamayacağını sorgulamış, ancak şu anda böyle bir girişim görülmediğini ifade etmişti.
Rus devlet ajansı RIA Novosti’ye konuşan bir Türk kaynağa göre 12 Şubat’ta yapılması planlanan görüşmede Erdoğan, Putin ve Ukrayna lideri Volodomir Zelenski arasında ateşkes için bir görüşme düzenlemek istediklerini söyleyecekti.
AKP iktidarı, dış politikayı sıklıkla içeride kendini rahatlatmak için kullanıyor. Yerel seçim anketlerinde büyükşehirlerde sonuçlar yakın gözükürken, Erdoğan’ın Putin’e bir plan sunması – pek tabii kabul görmeyecek olsa bile- AKP tabanında olumlu yankılanabilirdi.
S-400’ler
Rusya’nın Türkiye’ye karşı son yıllarda kazandığı en büyük zaferlerden biri, Ankara’yı S-400 satışına ikna etmiş olması. Moskova, bu hamleyle Ankara’nın NATO’yla, özellikle de ABD ile ilişkilerine çok stratejik bir darbe vurmuş oldu. 2020’nin sonunda satışın ardından Washington, Türkiye’ye CAATSA (ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası) yaptırımlarını uygulama kararı aldı. Bu vesileyle ABD, NATO müttefikini “hasım” olarak nitelemiş oldu. Türkiye, ABD tarafından F-35 ortak üretim programından da çıkarıldı. Bu ve geçen sene, F-35’lerden düşük kapasitede olan F-16’lar, Türkiye’ye karşı ABD tarafından havuç olarak kullanıldı.
Türkiye, satın aldığı S-400’leri değil kullanmak, tabiri caizse kutusundan bile çıkaramadı.
ABD’nin ilişkilerin ısınma sinyalleri verdiği bugünlerde uzun süredir başka gündemlerin arasında kaybolan S-400 dosyasını tekrar açmaya yeltenmesi önemli. İlk önce Nuland, Türkiye ziyareti sırasında, “S-400 meselesi çözülebilirse Türkiye’yi F-35 ailesine almaktan memnuniyet duyarız” dedi. Daha sonra Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, ABD’nin S-400’lere ilişkin endişelerini gidermesi halinde Türkiye’nin yeniden F-35 programına katılmasının mümkün olduğunu söyledi.
“Meseleyi gidermek” gibi üstü kapalı söylense de, ABD daha önce bu konuda beklentilerinin ne olduğu konusunda çok açık konuştu. Washington, S-400’lerin Türkiye topraklarında bulunmasını istemiyor. Türkiye, henüz böyle bir niyeti olduğuna işaret edecek bir açıklama yapmasa bile süreç Moskova tarafından yakından takip edilecektir. Rusya’nın S-400’lerin ABD ile bir pazarlık konusu haline gelmesi durumunda Türkiye’ye baskı uygulayacağını öngörmek çok zor olmaz.
1. S-400 Filosu için tasarlanan arma
Suriye
Suriye’deki iç savaş, Türkiye ve Rusya’nın karşı taraflarda yer aldığı, ilişkilerdeki en önemli başlıklardan biri. Türkiye savaş boyunca muhalif grupları, Rusya ise Beşar Esad yönetimini destekledi. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en kanlı savaşlardan birinde Esad, artık rejimini ayakta tutacak gibi duruyor. Bu da Türkiye’nin komşusuyla normalleşme sürecini başlatmasının en büyük etkenlerinden biri oldu. Rusya bu sürecin en büyük destekçisi olurken, ABD henüz bir normalleşme için “erken” olduğunu düşündüğünün sinyallerini verdi.
Bu sebeple ocak sonunda Astana formatında düzenlenen görüşmelerin ardından Putin’in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandır Lavrentyev’in yaptığı açıklamalar önem taşıyor.
Lavrentyev, Türkiye’nin Şam’a gayri resmi kanallardan Suriye’den çekileceği mesajını verdiğini, ancak bunu resmiyete dökmekten kaçındığını ifade etti. Temsilci, bu sebeple de normalleşme sürecinin aksadığını ifade etti:
“Bu Şam’ın önünde büyük bir engel. Çünkü Suriye halkı, topraklarının iki Lübnan büyüklüğünde bir bölümünü işgal eden bir ülkeyle hükûmetlerinin neden müzakere ettiğini anlamayacaktır”
Türk bankalarının ikincil yaptırım kararı
Türkiye, Batı’nın Rusya’ya yönelik yaptırım rejimine katılmayıp sadece BM yaptırımlarına uyacağını belirtmişti. Bu Batı’yı öfkelendirse de, savaşın ilk günlerinde Rusya nezdinde Türkiye’ye artı puan yazdırmıştı.
ABD Başkanı Joe Biden’ın, aralık ayında Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini desteklediğinden şüphelenilen bankalara ikincil yaptırımlar uygulanmasının önünü açan bir kararname imzalaması, Türk bankalarını harekete geçirdi.
Rusya’nın önde gelen finans yayınlarından Vedomosti’ye konuşan finansal danışmanlar ve işletme sahipleri, en az iki Türk bankasının ABD’den yaptırım tehdidi aldıktan sonra “çok sayıda” Rus şirket ve bankasının hesaplarını kapattığını belirtti.
Habere göre iki Türk bankası da topyekun işgal girişiminin başladığı tarih olan 24 Şubat 2022’den sonra açılan Rus hesap sahiplerine, 30 gün içinde banka hesaplarının kapatılacağını bildirdi.
Kremlin, “ABD’nin Türkiye’ye eşi görülmemiş, anlamsız ve agresif bir baskı” uyguladığını söyledi ve Ankara ile Moskova arasında konuyla ilgili temas olduğunu bildirdi.
Şimdi ne olacak?
Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin ne yönde ilerleyeceği, yukarıdaki başlıklarda atılacak adımlara bağlı. Putin’in seçimden önce AKP’ye sandıkta olumlu yansıyacak bir adım atması, Ankara’nın Rusya ile ilişkilerde Moskova’nın gönlünü hoş tutmaya daha özen göstermesine sebep olabilir.
ABD-Türkiye yakınlaşmasında Putin, Türkiye’ye sıkça elindeki kozları hatırlatacaktır. Türkiye, enerji alanında hala Rusya’ya bağımlı; Suriye’de Esad, Rusya’nın emrinin dışına çıkabilecek güçte değil; Mersin’de inşası devam eden Akkuyu Nükleer Santrali tamamen Rusların kontrolünde.
Türkiye, elinde Rusya’ya karşı kozlar olsa da Moskova ile ilişkilerini en azından mevcut şekliyle korumayı isteyecektir. Türkiye’nin Rusya’ya karşı geleneksel olarak izlediği denge politikasında terazi, son yıllarda çeşitli faktörler ve kararlar aracılığıyla Rusya lehine eğilmiş olsa da; ABD ile yakınlaşma bu terazinin tekrar dengeye yaklaşması talebiyle beraber masaya gelecektir. Türk diplomasisi, burada önemli bir karar vermek durumunda kalacak.
Öte yandan, Türkiye’nin S-400’leri elden çıkarma gibi bir kararı Rusya’ya danışmadan vermesi Moskova ile ciddi bir krize neden olabilir. Bu sebeple S-400 konusunda gelecek bir çözüm, Türkiye masayı devirmeyi göze almadığı sürece sadece Rusya’nın sunacağı bir planla gündeme gelebilir. S-400’lerden kurtulunması Türkiye ile ABD’yi yakınlaştıracağı için Rusya’nın böyle bir planı – en azından daha büyük bir çıkar gözetmeden- sunacağını düşünemeyiz.
Putin kendisi açısından kritik bir yıl geçiriyor. Evet, seçimleri kazanacağı kesin ama Ukrayna’daki savaşta beklediği başarıyı elde etmedi; ama yaptırımlar Rus ekonomisini çökertmese de ciddi anlamda yıpratıyor. Bu sebeple Moskova, gözünü kasımda yapılacak olan ABD başkanlık seçimlerine dikmiş durumda. Cumhuriyetçi Parti adaylık yarışını önde götüren Donald Trump’ın Biden’ı yenmesi durumunda Ukrayna’ya silah yardımının kesilmesi, Rusya’nın Kiev’i işgal etmesine yol açabilir.
Ukrayna’daki savaş için bir barış masası kurulması durumunda, Türkiye’nin önceliği ise bir şekilde bu masada yer almak olacaktır. Ankara için bu uluslararası arenada aldığı imaj hasarını düzeltmeye devam etmek, aynı zamanda kendini içerde küresel aktör olarak göstermek için büyük önem taşıyor.